Üniversitemizin Anasayfası | Üniversitemiz      
 
Anasayfa            Hakkımızda            Yayınlarımız            Etkinlikler            Duyurular            İletişim            Harputum Kütüphane
     

 

Elazığ-Harput Müziği’nin Genel Özellikleri ve Türk Müziği İçindeki Yeri

Kültür tarihi içinde üzerinde önemle durularak incelenmesi gereken icra alanlarından birisi de Harput yöresidir demek pek de yanlış olmayacaktır. Özellikle müzikal yapısı ile ön plana çıkan yörenin, tarihi kaynaklarda geçen bilgilere bakıldığında daha da dikkat çekici özellikleri açığa çıkmaktadır. “Nitekim Evliya Çelebi dahi Seyahatnamesinin (Harput)'a ait kısmında (Harputluların çok fasih konuştuğundan) bahseder.” (Akdeniz, 2010: 3) Harput’ta konuşulan Türkçenin, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde yer bulması da Harput’un kültür tarihi içindeki yerini göstermesi bakımından önemli bir kanıttır.

Çok erken tarihlerden beri varlığına rastladığımız Türk Müziği, özellikle arkeolojik kazılarda elde edilen buluntulardan anlaşıldığına göre, yerleşik hayattan çok önce Türklerin müzikle ilgisini açıkça ortaya koymuştur. Bugünkü hali ile müzik alanında kendine önemli bir yer edinmiş olan Türk müzik anlayışının temelleri açısından böyle köklü bir geçmişe sahip olması, müzikal açıdan bu kültürün yapısının belli bir düzen içinde gelişmesini sağlamıştır. Anadolu coğrafyasında ise Türk müziğine ait genel yapılanmanın belli bir anlayışla icra edildiği dönem olarak Anadolu Selçuklu dönemini göstermek mümkündür. Ogün Atilla Budak, Türk Müziğinin Kökeni-Gelişimi adlı çalışmasında bu süreci şu şekilde ifade etmiştir; “… Selçuklular’dan itibaren müzik, daha sonraları iyice belirginleşecek olan yapılanmasını oluşturarak varlığını sürdürdü: Kırsal kesimde ve geniş halk kitleleri arasında Halk Müziği olarak; devlet kapısında ve orduda, nevbet (nöbet) Mehter Müziği olarak; tekke ve tarikatlarda dinsel ya da tasavvuf müziği olarak; başta saray olmak üzere, kimi yöneticilerin ve ileri gelen ailelerin konaklarında Sanat/Klasik Müzik türünde oluşturarak varlığını sürdürmüştür.” (Budak, 2006: 36)
Genel olarak Türk Müziği’ni meydana getiren; Sanat Müziği, Mehter Müziği, Halk Müziği ve Tasavvuf Müziği gibi çeşitli alt unsurlardan oluşan bu yapı, Elazığ-Harput Müziği’nde de kendisini göstermiştir.

“Özellikle Türklerin eline geçişinden sonra Harput hızla şehirleşmeye başlamış, imar edilen han, hamam, saray, cami, medrese ve eğitim merkezleri gibi yapılar yörenin tamamen bir kültür merkezi haline gelmesini sağlamıştır. Buralarda ilim adamları ve sanatkârlar yetişmiş, birçok eser vermişlerdir. Hanedanların hükümet merkezi olan Harput’ta âlim ve sanatkârlar yoğun olarak bir araya toplanmıştır. Bunların çevrelerine etkileri son derece fazla olmuş ve Harput insanı Divan Şiirinin büyük ustaları olan Bâki, Nedim, Fuzuli, Nevres’in eserlerini tanıma fırsatı bulmuşlardır.” (Elazığ Valiliği, 1999: 15, C.I)
Klasik Türk Müziği’nin Harput’ta nasıl oluşmaya başladığını Tahir Abacı şu şekilde ifade etmiştir: “Harput medreselerinden, çok sayıda din adamıyla birlikte birçok da şair yetişti. Medrese kültürü, KTM’nin yeşerdiği bir ortamdır. Nitekim bu şairlerin divan şiiri tarzındaki ürünleri bestelendi ve Harput müziğinde özel yerleri bulunan “gazel”lere, “tatvan”lara, “müstezat”lara deyiş yapıldı. Bunlar Harputlu hafızlar tarafından icra edildi.” (Abacı, 2000: 37)
Mehter müziğinin Harput Müziği’ndeki tesirleri de çeşitli rivayetlerle anlatılmaktadır: “Eskiden beri dolaşan rivayete göre Divan, Nevruz makamlarındaki ağır bestelerin, Artukoğulları ve Uzun Hasan’ın Harput’taki saraylarında mehter takımları tarafından çalındığı, binaenaleyh Horasan erlerinden miras kaldığı merkezindedir. Bunu teyit eden emareler de var. Makamların adlarıyla beraber, türkülerde geçen İsfahan, Şiraz, Şirvan gibi Türklerin kesafet teşkil ettiği Yakın Asya şehir isimleri, bu rivayeti gerçekleştirmektedir.” (Memişoğlu, 1988: 11)
Gerek askeri alanda gerekse günlük yaşamın içinde, müziğin her ortamda var olduğunu anladığımız Harput’ta, Tahir Abacı “…Çubukoğulları, Artukoğulları, Akkoyunlular gibi Türkmen devletçiklerinin önemli merkezlerinden ve zaman zaman başkentlerinden birisi de Harput olmuştur. Artukoğulları ve Akkoyunlular’ın saraylarında mehterhane ve çalgı takımları kurdukları, Divan müziği ile birlikte Horasan, Azerbaycan ezgileri icra ettirdikleri, hatta Elazığ’da bugün bile yaşayan “Divan” makamının onlardan miras kaldığı rivayet edilir...” (Abacı, 2000: 37) diyerek yöre müziği üzerindeki, mehter müziğinin etkisini ifade etmektedir.

Elazığ-Harput Müziği’nde, Halk Müziği unsurları da yoğun olarak görülmektedir. Türklülerin en önemli özelliklerinden olan kulaktan kulağa yayılarak, halkın süzgecinden geçerek günümüze kadar gelme ve anonimlik gibi özelliklerin Harput Müziği’ndeki varlığını Savaş Ekici şöyle ifade etmektedir. “Harput ve çevresindeki insanların yaşadıkları çeşitli olaylar karşısındaki duygularını şiirlere dökerek seslendirmesi sonucu yakılan ve dilden dile dolaşarak anonim halk müziği ürünleri arasına girmiş türkülere de rastlamak mümkündür. Bu türkülerin bazılarının bestekârı bilinmekle birlikte büyük bir çoğunluğunun kim tarafından, ne zaman yakıldığı bilinmemektedir. Harput türküleri, meçhul kişiler tarafından yakıldıktan bir süre sonra gerek söz, gerekse melodi eklenip çıkarılması ile topluma mal olmuşlardır.” (Ekici, 2009: 33)

Türklerden yüzyıllarca önce, Hz. Ömer döneminde (634-644) Harput’a Müslüman Araplar hâkim olmuş ve bu vesileyle bölge, ilk kez İslam dini ile tanışmıştır. Türklerle birlikte sürekli bir İslami yaşayışın hüküm sürdüğü Harput’un kültüründe, yaşam biçiminde ve özellikle de müziğinde tasavvuf anlayışının etkileri görülmeye başlamıştır. “Harput insanı din âlimlerine de büyük saygı duymuş, tekkelerde ve ahi ocaklarında belki de Harput Müziği’nin temelini atmışlardır. Nitekim eskiden eğitim kurumlarında ve medreselerde zahiri ve batıni ilimler verilirken tekkelerde ise adeta güzel sanatlar öğretilirdi. Tasavvuf erbabının yoğun olduğu Harput’ta tekkeler de yaygındı. Harput uzun havalarında, gazeliyatında, makam ve sistem anlayışında bu tekke ve dergâhların önemli tesiri olmuştur.” (Elazığ Valiliği, 1999: 15, C.I). Harput Müziği’ndeki bu tasavvufi etkiyi Fikret Memişoğlu: “Harput Musikisinde, içli bir ibadetin coşkunluğu hissedilir. Bir makama başlanırken, söylenen gazellerde bir ilahi çeşnisi vardır. Bundan sonra gelen türküler, bu ilahi duyguyu dalgalandıran ve coşturan nağmelerdir. Bestelerin yarattığı manevi coşkunluk gerçekten insanı maddi âlemden uzaklaşmaya zorlar. Söyleyene ve dinleyene bir uçuş hissi gelir. Bu anda hiçbir istek ve işaret lüzum olmaksızın içgüdünün şevkiyle sazın kendiliğinden ayak tutması sonunda göklere yükselen bir ezan gibi yüksek havalara, yerli tabirle “kayabaşı ve hoyratlara” geçilir. Bunlar dağdan dağa çarpan, dik ve tiz perdeden söylenen ezgilerdir. Bilhassa dinleyen, kendisinin yerden göğe doğru kanatlanmak üzere olduğunu hisseder. Bu seslerin uçurucu tesiriyle saz meclisi vecit haline gelir artık. Bu vecdin ruhlarda yarattığı coşkunluk ve taşkınlık, duyguların, heyecanların boşanmasına yol açar.” (Memişoğlu, 1988:9) Şeklinde ifade ederek, müzikteki manevi yoğunluğu; “her makamın başında okunması gereken nefese(gazele), o makamın ilahisi denmekte bir bakıma zaruret vardır. Çünkü bugün bile Harput’un eski hafızları, Kur’an, aşir ve mevlit okurken gazellerdeki okuyuş tavrını tekrar ederler. Gazellerdeki perdeler, iniş-çıkış ve dalışlar aynen bunlarda ve bunların arasında okunan ilahilerde de yapılır.” (Memişoğlu, 1988: 13) sözleriyle desteklemiştir.
Bunların yanı sıra, son yıllarda Harput Müziği konusunda önemli araştırmalar yapan Salih Turhan ve Şemsettin Taşbilek, Harput Müziğini meydana getiren unsurlar konusunda şöyle bir genel değerlendirme yapmışlardır:
“Bugünkü haliyle Harput Müziği, bir Türk Müziği harmanı olarak kendisini göstermektedir. Yani şu andaki sınıflandırmaya göre Harput Müziği;

  1. Türk Halk Müziği (THM)
  2. Türk Sanat Müziği (TSM)
  3. Türk Tasavvuf Müziği

Gibi üç ana müzik dalının tam bir harmanı olan eserler ve ezgilerle karşımızda durmaktadır. Şöyle ki;
- Yörede kullanılan çalgıların Türk Sanat Müziği eşlik çalgıları olması, ezgilerin hepsinin Türk Sanat Müziği makam kavramına benzeyen yöresel makam tertibi içinde gösterilmesi, meşklere TSM’deki gibi bir yöresel peşrev ile başlanması, meşk sırasında TSM’nin tanınmış bestelerinin de icra edilmesi, bilinen 15 civarında Harput gazelinin divan edebiyatı nazım türünde yazılmış evrensel ve yerel şairlere ait güftelerden oluşması, bu gazel ezgilerinin bilinmeyen şahıslarca yapılmış fakat çok köklü yerel nağmeler taşıyan bestelere benzemesi, bazı türkülerinin Türk Sanat Müziği formunda bestelenmiş şarkılar gibi ulusal ölçekte muamele görmesi, Harput Mahalli Müziği’nin, Türk Sanat Müziği tasnif sistemine göre değerlendirilmesine imkân tanımaktadır.
- Bütün türkü ve hoyratlarının çok yaygın olarak halk tarafından söyleniyor olması, bu ezgilerin hepsinin de halk tarafından yakılmış olması, sözlerinin tamamen halka ait mani ve güftelerden oluşması, bir kısım ezgilerinin yakılışına neden olan vakaların bilinmesi, zurna, davul, kaval ve bazı kırsal bölgelerde bağlama gibi çalgıların da kullanılıyor olması, Harput Mahalli Müziği’nin Türk Halk Müziği içerisinde kalan yönünü göstermektedir.
- Bir kısım ezgilerinin ise tasavvufi ortamlarda oluşmuş olması ve bu haliyle halk tarafından sevilip yaygın kabul görmesi, dini tören ve gecelerde, zikirlerde söylenmesi, güftelerinin genelde divan edebiyatı nazım türündeki sanat değeri olan şiirlerden meydana gelmiş olması, Harput Mahalli Müziği’nin Türk Tasavvuf Müziği repertuvarı içerisinde değerlendirilecek eserlere sahip olduğunu göstermektedir.
Ayrıca Harput Divanı ve Beşiri Hoyratın ayak ezgilerinin, Artukoğulları ve Akkoyunlular zamanında Harput’ta askeri tören marşı ve Osmanlı mehter repertuvarındaki Hücum Marşına benzer müzik olduğu tespit edilmiştir. Bu da askeri müzikten etkileşime örnektir.
Özetle Elazığ-Harput Mahalli Müziği bir Türk Müziği harmanıdır. Bu harmanda Türklerin her türlü yaşayış ve anlayışlarından müziklerine yansıyan izler bulmak mümkündür.” (Turhan, Taşbilek, 2009: 22-23)
Bu değerlendirmeye göre tam bir Türk Müziği harmanı olan Elazığ-Harput Müziği’ni, Tahsin Öztürk: “… zira klasik enstrümanları (keman, kanun, ud, klarnet vb.) kullanması, kimi eserlerinin beste olması, Divan Edebiyatı eserlerinin güfte olarak seçilmesi gibi nedenlerden dolayı Harput Müziği’ni, Türk Halk Müziği içerisinde (tasnif ve tanımlama itibariyle) göstermek oldukça güçtür. Yine eserlerinin büyük çoğunluğunun yaratıcısının halk oluşu, makamlarının takım oluşturamaması ezgilerindeki çeşni itibariyle de Sanat Müziği içerisinde (tasnif ve tanımlama itibariyle) göstermemiz oldukça güçtür.” (Öztürk, 1999: 16, C.I) şeklinde ifade ederek bugünkü tasnif anlayışıyla Sanat Müziği veya Halk Müziği tanımları içerisinde ifade etmenin oldukça zor olduğunu belirtmiştir.
Bütün bunlardan hareketle; Elazığ-Harput Müziği’ni, Türk Müziği’ni meydana getiren türlerden herhangi biri içerisinde tam olarak gösteremesek de, Türk Müziğinin bir sentezi durumunda olduğu, bunun yanı sıra sahip olduğu bu özellikler (kullanılan çalgılar, makam adları, söyleyiş özellikleri vb.) neticesinde, kendine özgü bir yapısının olduğu söylenebilir.
Bir Türk Müziği sentezi olma özelliği taşıyan müzik türlerinin, Türk Müziğini oluşturan alt türlerin dışında olduğunu söyleyen Onur Akdoğu “… Bu türlerden herhangi ikisinin arasında bir köprü niteliği taşıyan, dolayısıyla, türsel açıdan, ne birini ne de diğerini tam olarak yansıtmayan türe de köprü tür denilir. Köprü türün en önemli özelliği, birbirine bağladığı her iki türünde özelliklerinden bir bölümünü içermesi yanında, diğer özelliği de bir bireşim olmasıdır. Örneğin, Rumeli Türküleri Gsm ile Ghm arasında bir köprü olarak yer alır. Dolayısıyla bir köprü türdür.” (Akdoğu, 1996: 4)diyerek aynı durumda olan Harput Müziği’nin de Türk Müziği içerisinde bir köprü tür olarak değerlendirilebileceğini göstermiştir. Türk Müziği içinde kendine has bir alan oluşturmayı başaran Harput Müziği neredeyse taşıdığı bütün özellikleriyle başlı başına bir icra alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.

YEMEK KÜLTÜRÜ

MÜZİK KÜLTÜRÜ

BÖLGE TARİHİ

BÖLGENİN TURİZMİ

TANINMIŞ SİMALAR

COĞRAFİK YAPISI

 

 

Yöresel yemek tanıtımları ve tarifleri Yöreye ait musiki ve ezgilerin tanıtımı Bölgenin geçmişi ve yansıyan yönleri Bölgenin coğrafik yapısı ve tarihi Harput'a emeği geçenler Yer altı ve üstü zenginlikleri  
Yemeklerin yöresel tanıtımı Yöreye ait müzik aletleri ve tanıtımı Etnik, dini ve etnografik geçmişi Kış ve yaz turizmi Harput'un manevi büyükleri Bölgedeki endemik bitki ve hayvanlar  
  Halk oyunları ve yöresel kıyafetler Dil kökleri ve gelişimi   Tanınmış kişilerle yapılan röportajlar Bölgenin coğrafik konumu  
             
             
Copyright © Harput Uygulamave Araştırma Merkezi  2014 Tüm Hakları Saklıdır. Editör : Yavuz KISA --- Web Tasarım : Özlem ALPAY