Üniversitemizin Anasayfası | Üniversitemiz      
 

Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin

Bu sayfadaki içerik, Adobe Flash Player'ın daha yeni bir sürümünü gerektiriyor.

Adobe Flash player Edinin

 

KİTAP VE MAKALE TANITIMI

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bedri Hoca
Prof. Dr. Ahmet Buran, Doç. Dr. Ali Yıldırım
Manas Yayıncılık, 2006, s.208, Elazığ

Harput insanlık tarihine tanıklık eden önemli beldelerimizdendir. Türk tarihi ve Türk kültürü bakımından müstesna bir yere sahip olan Harput, velileri, ilim, kültür, sanat ve devlet adamları ile her devirde kendinden söz ettirmeyi başarmıştır.
Tarihi Harput’un günümüzdeki temsilcisi de Elazığ’dır. Elazığ ile Harput, artık her alanda birleşmiş ve bir sentez oluşturmuşlardır. Bu sentezin içinde tarihi ve geleneksel olan ile yeni ve farklı olan bir aradadır. Önemli olan ise bu iki farklı yapı arasındaki uyumdur.
Bilindiği gibi tarihi ve geleneksel olandan yeni ve farklı olana geçiş birden bire olmamaktadır. Özellikle kültürel anlamda bu geçiş, asırlık bir süreci içine alır. Bunu imparatorluktan milli devlete, ya da eski edebiyattan yeni edebiyata geçiş maceramıza benzeterek izah etmek de mümkündür.
Bazı kişiler, olaylar veya eserler, bu geçiş döneminin özelliklerini yansıtırlar. İşte bu çalışma ile tanıtmaya çalışılan Mehmet Bedri Yücesu (Bedri Hoca) da böyle bir şahsiyettir.
1980’li yıllardan itibaren tanıdığımız ve şiirlerini almaya başladığımız Mehmet Bedri Yücesu, şiirlerini öncelikle bloknotlara, takvim yapraklarına ve müstakil kâğıtlara yazmıştır. Daha sonra farklı yerlere yazılan bu şiirleri temize çekerek bir şiir defteri oluşturmuştur. Şiir defterinin aslı Tümer Akpolat’tan, karalamalar ise şairin ölümünden sonra oğlu Sıtkı Yücesu’dan alınmıştır.
Şair, kendisinin de bulunduğu 24–27 Eylül 1998 tarihleri arasında yapılan “Dünü ve Bugünüyle Harput” adlı sempozyumda bir bildiri ile tanıtılmıştır.
Elinizdeki çalışmayla karalama ve temize çekilmiş şiirler karşılaştırılmış; şairin tercihleri dikkate alınmakla birlikte şiire uygunluk gösteren ve karalamalarda mevcut olan bazı kelimeler tercih edilmiştir. Metin eski harflerden günümüz alfabesine çevrilirken, kalıplaşmış yazım ile ilgili bazı şekiller günümüzdeki söyleyişe uydurulmuştur.
Eserin başında Bedri Hoca’nın hayatı ve edebi kişiliği hakkında bilgiler verdikten sonra, temize çekilmiş defter esas alınarak, tam bir metin oluşturulmaya çalışılmıştır. Defterin muhtelif yerlerinde, karalamalarda yer alan bazı beyit ve kıtalar ile Arapça ve Farsça şiirler metnin sonuna ayrı bölümler halinde ilave edilmiştir. Eserin sonuna bugün için eskimiş olan ve okuyucunun anlam vermekte zorlanacağını düşündüğümüz kelime ve terkiplerin metindeki anlamlarını içeren bir küçük sözlük eklenmiştir.

************************************************************************************

Nimri Dede
Prof. Dr. Ahmet BURAN
            Manas Yayıncılık, 2006, s.258, Elazığ

Bu kitapta Nimri Dede’nin Osmanlı harfleri il yazılan şiirleri ve sağlığında Latin harfleriyle yazılmış olan şiirleri karşılaştırılarak birleştirilmiş, yeniden tasnif edilip düzeltilerek bir bütün haline getirilmiştir.
Eser, üç bölümden oluşmaktadır.
Birinci Bölümde Nimri Dede’nin “Doğum Yeri ve Yaşamı, Ölümü, Asıl Adı ve Mahlası, Soyu, Ailesi, Eşi ve Çocukları, İnancı ve Hayat Felsefesi, Aldığı Ödüller ve Bestelenmiş Şiirleri ile Şiirleri ve Edebi Kişiliği” konularında bilgi verilmiştir.
İkinci Bölüm, şiirlerinden oluşmaktadır. Şiirleri konularına göre üç başlık altında toplanmıştır. İkinci Bölümün birinci alt başlığı, “Atatürk, Cumhuriyet ve Biz” adını taşımaktadır. Atatürk, Cumhuriyet, Kurtuluş Savaşı ve diğer sosyal konuları işleyen şiirleri bu başlık altında toplanmıştır. Bu bölümün ikinci alt başlığı “Dikensiz Bahçem” adını taşımaktadır. Burada Nimri Dede’nin sağlığında düzenlediği deftere verdiği ad kullanılmış ve bu başlık altında aşk ve sevda şiirleri bir araya getirilmiştir.
Üçüncü alt başlık “Ben ve Ötesi” adını taşımaktadır. Bu bölümde de dini-tasavvufi şiirleri yer almaktadır. Üçüncü Bölüm “Ekler” adını taşımaktadır. Bu bölümde, çeşitli defterlerinde olup da kendisi tarafından düzenlenen defterde bulunmayan şiirleri, fotoğrafları ve el yazısı örnekleri yer almaktadır. Bu şiirler, şairin sağlığında düzenlediği defterde bulunmadığı için, ayrı bir bölüm halinde verilmiştir. Eserin sonunda ise şiirlerin ilk dizelerinden oluşan “Dizin” yer almaktadır.

************************************************************************************

 

             Notaların Kanatlarında Elazığ
             Doğan Sever
 Manas Yayıncılık, 2007, s.126, Elazığ

           
1971’de Elazığ Musiki Cemiyeti’nin kurucu üyeleri arasında yer alan Sever, 2001 yılından sonra beste çalışmalarına ağırlık verdi. “Notaların Kanatlarında Elazığ” onun 78 notasını bir araya getirdiği ilk kitabıdır. Bu notaların dağılımı;1 çocuk şarkısı, 2 marş, 44 türkü, 18 şarkı ve 13 ilâhî.
Güftelerin şairlerine gelince; 50’nin üzerindeki güfte Doğan Sever’in kendisine aittir. Geri kalanların şairleri ise Murat Kuşçubaşı, Tuncer Sönmez, Ali Öztürk, Berika Küçük, Mahir Gürbüz, M. Şükrü Baş, Hüsamettin Septioğlu, Çiğdem İşim, Recep Bağcı, Yıldız Müget, Mağcan Cumabay, Hadi Önal, Bedrettin Keleştimur, Ziya Çarsancaklı, Mehmet Ergönül ve E. Kasanî. Birkaçı hariç, tamamı Elazığlı.
Notaların Kanatlarında Elazığ, Manas Yayınları’nın 21.si olarak geçen mayıs ayında basıldı. Büyük boy, 126 sayfa.

 

************************************************************************************

Elazığ Çelengi
Doç. Dr. Asif Rüstemli – M. Şener Bulut
Azerbaycan Ozan Neşriyat - Türkiye Manas Yayıncılık, 2010, s.200, Bakü

Azerbaycan’da yayınlanan ve Elazığlı yaşayan 42 şairin hayat hikâyeleri ile birlikte şiirlerinden örnekler verilen “Elazığ Çelengi”adlı antoloji, Elazığ’da faaliyet gösteren Manas Yayıncılık ile Azerbaycan’da faaliyet gösteren Ozan Neşriyat’ın ortak çalışması olarak şekillendi.
Kitabın başında Elazığ Valisi Muammer Erol ile Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu’nun güzel birer sunumları var.
Şairlerin hayat hikâyeleri ile şiirlerini Azerbaycan Türkçesine aktaran Ozan Neşriyat Direktörü Asıf Rüstemli’nin “Gardaşlığın Temeli, Dostluğun Mihveri” ile Manas Yayınevi Direktörü Şener Bulut’un “Miraslarında Gönül Duası Var” konulu iki uzun önsözün ardından da Elazığlı yaşayan şairlerin hayat hikâyeleri ve şiirlerinden seçmeler yer almaktadır.
Yaşayan Elazığlı şairler, sırası ile Günerkan Aydoğmuş, Gazi Özcan, R. Mithat Yılmaz, Doğan Özdal, Zekeriyya Bican, Ahmet Tevfik Ozan, Aytuğ İzat, Bekir Karacaoğlu, Şemsettin Ünlü, Bedrettin Keleştimur, Mehmet Ergönül, A. Murat Kuşçubaşı, Güldeniz Ağiş Ekmen, Fadıl Karlıdağ, Hadi Önal, Tamer Kavuran, Abdulvahap Dalkılıç, Şükrü Kacar, Nazım Payam, Rıfat Aras, M. Faik Güngör, Metin Önal Mengüşoğlu, Nurettin Uytun, Tarık Özcan, Mahir Gürbüz, Serhat Kabaklı, Hasan Özçam, Ömer Kazazoğlu, İhsan Nazik, Hüsamettin Septioğlu, Yurdal Demirel, Mehmet Şükrü Baş, Erhan Deveci, Recep Yılmaz, Karani Arda, Hüseyin Poyraz, Tuncer Sönmez, Ziya Çarsancaklı, Yusuf Dursun, M. Naci Onur, Demet Hamiş, Nevriye Bozdemir.
Toplam, 200 sayfalık “ Elazığ Çelengi” adlı antolojinin 192-193. sayfaları, hayatını “Türkün Müjde Tabağı”nı korumaya ve yüceltmeye vakfetmiş -Şahit Habibullah’a- ayrılmış.
Elazığ Çelengi’nin tanıtım toplantısı, 15 Eylül 2010’da Bakü’de Milli Kütüphane’de gerçekleştirilmiş Türkiye’den-Elazığ’dan Manas Yayınevi Sorumlusu M. Şener Bulut’un yanı sıra kitapta şiirleri olan Tarık Özcan, Günerkan Aydoğmuş, Hadi Önal, R. Mithat Yılmaz iştirak etmiştir. Azerbaycan’dan ise tanıtım toplantısına Ozan Neşriyat Direktörü Asıf Rüstemli’nin yanı sıra devlet adamları, şair ve yazarlar katılmışlardır.
Elazığ Çelengi, bir ilin şairlerinin şiirlerinin başka bir ülkede antoloji olarak neşredilmesi Türk Edebiyatında bir ilk olması bakımından önemlidir.   

************************************************************************************

      Hazar’dan Hazar’a Elmas Yıldırım
       Yrd. Doç. Dr. Enver ARAS
       Manas Yayıncılık, 2007, s.659, Elazığ

Adı geçen eserin başında, Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı Dr. Yakup Deliömeroğlu’yla Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar Bey’in sunuş yazıları bulunmaktadır. Kitap, Ön Söz, Kısaltmalar, Giriş ve Dört Bölüm’den oluşmaktadır. Eserin sonunda Netice, Kaynaklar, Sözlük ve Ekler vardır.
Giriş kısmında, Tarihte Azerbaycan ana başlığı altında Azerbaycan’ın kelime anlamı, menşei, ana hatlarıyla genel tarihçesi ve coğrafyası hakkında geniş bilgi verilmiştir.
Birinci Bölüm’de Elmas Yıldırım’ın Hayat Macerası, Elmas Yıldırım’ın Kişiliği ve Sanatkârlığı, Elmas Yıldırım’ın Eserleri, Elmas Yıldırım’ın Şiirlerinin Yer Aldığı Eserler, Elmas Yıldırım’ın İsminin Geçtiği Eserler, Kaynaklarda Geçen Şiirleri Gösteren Tablolar, Elmas Yıldırım’la İlgili Faaliyetler ve TV Çekimleri gibi ana başlıklar altında çeşitli bilgiler verilmiştir.
İkinci Bölüm’de Şiirlerin İncelenmesi, Şiirlerini Kaleme Aldığı Yerler gibi ana başlıkların altında bazı bilgiler sunulmuştur.
Üçüncü Bölüm’de Azerbaycan’da ve Türkiye’de Elmas Yıldırım’a İthaf Edilen Şiirler yer almaktadır.
Dördüncü Bölüm’de şairin Azerbaycan, Derbent, Şamilkale, Kasımkent, Kırım, Aşkabat, Meşhed, Tahran, Tebriz ve Elazığ’da yazdığı şiirler vardır. Yine bu bölümde şairin derlediği mâniler bulunmaktadır. Ekler kısmında konuyla ilgili 6 harita, Evlenme Cüzdanı Fotokopisi, Aile Fertlerini ve Bazı Kimlik Bilgilerini Gösteren Tablo, Fotoğraflar, Elazığ’da Bestelenen 3 şiirinin notaları verilmiştir.
Elmas Yıldırım’ın, Azerbaycan, Derbent, Şamilkale, Kırım, Aşkabat, Meşhed, Tahran, Tebriz ve Elazığ’da yazdığı toplam 124 şiir bulunmaktadır. Bu şiirlerden bir kısmı ilk defa yayınlandığı eser dışında hiçbir yerde yayınlanmamıştır.
Elmas Yıldırım’ın Türkiye’ye gelmeden önce yazdığı ve ilk defa yayınlandığı eser dışında hiçbir yerde yayınlanmayan toplam 9 şiiri, Türkiye’de ise ilk kaynak dışında yayınlanmayan toplam 15 şiiri tespit edilmiştir. Bu şiirlerden birisi de Ağın’da merhum Vecihe Beşe Hanım’ın Elmas Yıldırım’a ait olduğunu söyleyerek ezbere okuduğu ve şimdiye kadar hiçbir yerde yayınlanmayan “Üstüne” adını verdiğimiz şiirdir.
Kitapta şairin Elazığ’dan derlemiş olduğu 202 mâni de yer almaktadır. Ayrıca eserde Elmas Yıldırım’a Azerbaycan’da ve Türkiye’de ithaf edilen toplam 17 şiire yer verilmiştir.

************************************************************************************

Destanların Sevgilisi
Feridettin Atatuğ
Manas Yayıncılık, 2010, s.122, Elazığ

 

Rahmetli Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun doğumunun 80. yılı nedeniyle Elâzığ'da bir sokağa adının verilişi için yapılacak törene ben de "Destanların Segilisi" adlı romanımla katılıyorum. Bugüne dek birçok şairimiz Türk kahramanlığı ve TürkDestanı yazdı. Ama hiçbiri Niyazi Yıldırım gibi geniş anlamıyla bir destanlar serisini yazamadılar. Kitaplaşmışon bir Türk Destanının şairi olan Niyazi Yıldırım, Türk tarihini, dizelerinde dile getirmiştir...Ben, Niyazi Yıldırım'ı şair yönünden çok, birliktegeçirdiğimiz dava ve mesai arkadaşlığımızı yazmaya çalıştım. Onun ölümüyle boşalan yeri, birlikte yaşadığımızanılarla doldurmaya çalıştım. Şu bir gerçek ki bu romanı,ona olan özlemimin akıttığı gözyaşlarıma bandıra bandıra yazdım.. "Destan, milletin en yüksek duygu, düşünce ve isteklerini ifade eden ve değişmez özelliği, kahramanlık olan eserlerdir." diyen Niyazi Yıldırım, bir bakıma eserlerinin sevgilisi olmuştur..
O, yüreğimizde ve dilimizde hep  yaşayacaktır.

 

************************************************************************************

Tahtasız Hoca
Feridettin Atatuğ
Manas Yayıncılık, 2007, s.253, Elazığ

Feridettin Atatuğ’un “Tahtasız Hoca” başlıklı romanı Tanzimat döneminden 1930’lara kadar geçen sürede çeşitli tarihsel ve eğitimsel olaylar içinde yaşamış olan öğretmen Abdullah Lütfi’nin (1855–1931) romanıdır.
Elazığ’ın Ağın ilçesinde doğan Abdullah Lütfi, imkânsızlıklar ve yoksulluklar içinde kendi kendini yetiştirmeye çalışır. O, kendisinin, çevresinin ve tüm toplumun kurtuluşunu ve refaha kavuşmasını eğitimin geliştirilmesi ve bilgisizliğin giderilmesinde görür.
Abdullah Lütfi, meslek dışından açılan bir sınavı başararak çeşitli yerlerde, özellikle de Elazığ yöresinde ilkokul öğretmenliği yapar. Dini bilgisi ve öğrendiği Fransızca yoluyla elde ettiği müspet bilgiler sayesinde saygın bir öğretmen ve halk önderi olur. Onun ilginç bir çalışması da, eski harflerle Türkçe okuma yazma öğretimine ilişkin yeni bir yöntem geliştirmiş olmasıdır. Bu, hece ve kelime yöntemine karşı “cümle öğretim” yöntemidir. Bu konuda hazırladığı bir alfabeyi Osmanlı Eğitim Bakanlığına gönderir, fakat muhtemelen bir “eğitimci diploması” olmadığı için görüşleri dikkate alınmaz.
Abdullah Lütfi her rastladığı kişiye “kafadar okuyor musun” diye sorar, her yerde öğretim yapmaya çalışır ve bir yandan başında sarıkla camiye ibadet için giderken, bir yandan da kilisede bir papazdan Fransızca dersleri alır. Çevresinde saygı görmekle beraber, bu nedenlerle “tahtasız”, yani biraz “deli” olarak da nitelendirilir…
Abdullah Lütfi çeşitli siyasal ve askeri olayların içinde yer alır. Örneğin, 1877–1878 Osmanlı-Rus savaşına bile gönüllü olarak katılır, Temmuz 1921’de Ankara’da toplanan Maarif Kongresine dinleyici olarak gelir. O, her yerde ileri görüşlü, yeniliklere açık, yurtsever, eğitimin gücüne inanmış bir öğretmen ve halk önderi olarak karşımıza çıkar.
Okuyucular, Feridettin Atatuğ’un akıcı ve renkli bir üslupla kaleme aldığı bu romanı zevkle okuyacaklar, öğretmen Abdullah Lütfi’nin “tahtasız” mı yoksa “dahi” mi olduğuna kendileri karar vereceklerdir.

************************************************************************************

Harput Kültüründe Din Âlimleri

Günerkan Aydoğmuş
         Manas Yayıncılık, 2009, s.272, Elazığ

“Harput Kültüründe Din Âlimleri” kitabının ilk baskısı 1998 yılında yapıldı. Kitabın hazırlanışında o tarihlerde Elazığ Valisi olan Sayın Lütfullah Bilgin’in büyük katkıları olmuştur. Bu güne kadar bu konuda ilk defa böyle bir eser hazırlanıyordu. Kitap geniş bir saha üzerinde araştırma yapılarak hazırlandı. Eseri incelediğinizde göreceksiniz ki birçok yazılı ve sözlü kaynaklardan yararlanılmış. Bu kitap yazarın iki yıl süren bir çalışması sonucu ilk olarak 1998 yılında piyasaya çıktı.
Günerkan Aydoğmuş’ un kitabı üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Elazığ ve çevresinde yetişmiş olan Müderris, Müftü ve çeşitli dinî şahsiyetler yer alıyor. İkinci bölümünde ise yine Elazığ çevresinde türbeleri bulunan Mutasavvıflar var. Son bölümde de yörede bulunan ve çeşitli dönemlere ait şehit olmuş zatların türbeleri ve bunların kim oldukları anlatılmış.
“Harput Kültüründe Din Âlimleri” kitabında 55 şahsiyetin hayat hikâyesi yer almakta. Yukarda da belirttiğimiz gibi İlk defa birinci baskısı 1998 yılında Elazığ Valiliği bünyesinde kurulmuş olan ELESKAV tarafından yapıldı. Eser okuyuculardan büyük ilgi gördüğü için kısa sürede tükendi. İşte aradan 11 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra, gerek okuyucuların istek ve ilgileri, gerekse bu konuda Elazığ’ın önemli bir boşluğunu doldurması nedeni ile kitabın ikinci baskısını yapmak zaruri hale gelmişti. Elazığ kültürüne hizmet etmeyi amaç edinen MANAS Yayıncılık bu kitabın ikinci baskısını yapmayı bir görev bildi.
Evet, elinizdeki bu kitabın ikinci baskısında göreceksiniz ki yazar yeni fotoğraflar ve bazı yeni bilgilerle bu eseri daha mükemmel bir hale getirmiş. Elazığ Kültürünün önemli klasiklerinden biri olan bu eseri sizlerin de beğeneceğinizi umuyoruz.

************************************************************************************

Eğin’de Cirit Oyunu
Günerkan Aydoğmuş
            Manas Yayıncılık, 2007, s.84, Elazığ 

Günerkan Aydoğmuş 1970’lerin hikâye yazarlarından biridir.  Bir süre hikâyeye ara verse de, o bugüne kadar hikâyeden hiç kopmamıştır. Çeşitli dergilerde çok sayıda hikâyesi yayınlanmıştır. Aydoğmuş ilk defa “Eğin’de Cirit Oyunu” adlı kitabıyla bugün okuyucularının karşısına çıkıyor.
Günerkan Aydoğmuş’un kendine has bir üslubu ve kısa hikâye tarzı vardır. Onu tanıyan edebî çevreler bu tarzın başarılı yazarlarından biri olarak görürler. Konularını daha çok Elazığ ve çevresinden seçmiştir. Bu bakımdan yöre kültürünü ulusala taşıyabilecek bir yazar olarak bakılmaktadır. Ayrıca o hikâyelerinde kurgudan ziyade çevresinde yaşamış olduğu gerçek olayları konu olarak almıştır. “Eğin’de Cirit Oyunu” adlı bu kitabıyla farklı bir hikâye yazarı olduğunu siz de göreceksiniz.

 

 

 

************************************************************************************

Türkiye’nin Muhtarı Fethi Gemuhluoğlu
H. Rıdvan Çongur
Manas Yayıncılık, 2011, s.257, Elazığ

Elazığ, Anadolu’nun yüzyıllar öncesine uzanan tarihî ve millî değerlere saygılı, alperen ruhlu insanlarıyla tanış olmuş, Türklüğün harman olduğu bir yurt köşesidir. Ülkeleri büyük yapan, o alperenleri doğuran analarla o yiğit bedenlerin eczasına ruh katan şehirlerdir. Dünden bugüne tarihimize bakın; “Elazığ” adıyla ün yapan bu şehrin, ülkesine, milletinin iftiharı olan nice oğullar yetiştirdiğini, değerler kattığını göreceksiniz.
Bu mübarek topraklarda pek çok şair, sanat, bilim ve gönül adamı yetişmiştir. Elazığ’ın Ağın ilçesine bağlı Gemuhu köyünde dünyaya gelen Fethi Gemuhluoğlu da onlardan biridir. O, hepimizin Fethi Ağabeyi olarak ömür sürdü. Genç denecek yaşta Hakk’a yürüdü. “Türkiye’nin Muhtarı Fethi Gemuhluoğlu” isimli bu eser, 2-3 Mayıs 2008 tarihinde onun aziz hatırasını yâd etmek için ölümünün 30. yıldönümünde Manas Yayıncılık’ın öncülüğünde Elazığ’da düzenlenen  bir program vesilesiyle kıymetli yazarımız  H. Rıdvan Çongur tarafından kaleme alınmıştır. Okuyacağınız her satır, her sayfada bu gönül erinin çileli; ama örnek alınacak hayat serüveni ile gönüllere seslenişini bulacaksınız.

 

************************************************************************************

Paşa Demirbağ
Hadi Önal
Manas Yayıncılık, 2011, s.152, Elazığ

Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Harput, Türk’lerin de Anadolu’da ilk yerleşim yerlerindendir. Geçmişi ile yüksek bir kültüre sahip olan Harput, bağrından pek çok devlet adamı, bilgin, şair ve musikişinas yetiştirmiştir. Harput, yetiştirdiği her değerle var olan güzelliklerine yenilerini katmış, sonuçta; Türk kültürünün inceliklerinin, renklerinin ve motiflerinin nakış nakış işlendiği, Anadolu’nun kültür ve sanat merkezlerinden biri olmuştur. Harput, özellikle de musikisi ile Türkiye’de ve Türk dünyasında tanınan, bilinen ve sevilen bir yöremizdir. Elazığ, kendisine miras bırakılan bu muazzam ve muhteşem Harput kültürünü korumak, yaşamak ve yaşatmak için son zamanlarda büyük bir gayret içerisine girmiştir.
“Paşa Demirbağ” adlı eser, işte bu düşünce ve duygunun şekillendirdiği bir eserdir. Bu eserde muhteşem ve muazzam Harput kültürünü yaşamak ve yaşatmak için bir ömür gayret gösteren Demirbağ kardeşlerden Paşa Demirbağ’ın hayat hikâyesi anlatılmaktadır. Biyografik roman türünde Elazığlı yazar Hadi Önal tarafından kaleme alınan Paşa Demirbağ adlı eser; bir tarafta hayalleri, umutları, aşkları, sevinçleri, sevdaları, hayal kırıklıkları ile ağır ağır hayat merdivenini tırmanan bir gönül ve kültür adamı, gök kubbede hoş bir sada bırakan Paşa Demirbağ’ı anlatırken diğer taraftan da Harput Musikisi ve Kürsübaşı birinci ağızdan verilmiştir. 1940 ilâ 2010 yılları arasındaki zaman diliminde Türkiye’nin tarihi, ekonomik, siyasi ve sosyal yapısının Anadolu insanının gözü ile değerlendirildiği Paşa Demirbağ adlı eserin takdimi Türk’ün türkü çırasını elli yıldır yükseklerde taşıyan musiki dünyamıza yaptığı çalışmalarla damgasını vuran müstesna sanatçısı Mehmet Özbek tarafından yapılmıştır.
Paşa ve Enver Demirbağ kardeşlerin yetiştikleri konak ve çevresi de gönül ve kültür dünyamızın güzel insanı, ağabey dediğimiz Ziya Çarsancaklı tarafından ele alınarak nefis bir sunumla işlendiği “Harput Kültürünü yaşayan ve yaşatanlar” bölümü esere çok ayrı bir değer kazandırmıştır. Yazar Hadi Önal’ın akıcı ve renkli bir üslupla kaleme aldığı “Paşa Demirbağ” biyografik roman, toplam 152 sayfadır.

************************************************************************************

Elazığ Efsaneleri
Prof. Dr. İsmail Görkem
Manas Yayıncılık, 2006, s.289, Elazığ

 

Anonim Halk Edebiyatı’nın bir türü olan efsaneler; şahıs, yer ve hadiselerle ilgili olarak anlatılmakta olup, bunların esas vasıflarının inandırıcılık olduğu söylenebilir. Efsanelerden bazılarının kaynakları çok eski devirlere kadar gidebilmektedir. Şahıs ve hadiselerle ilgili olarak anlatılan efsanelerde olağanüstü vasıfların var olduğu bilinmektedir. Efsaneler, belirli bir üslup ve şekillerinin bulunmayışları sebebiyle, diğer türlerden kolaylıkla ayırt edilebilir.
Kitapta, Elâzığ il sınırları dâhilinde halen anlatılmakta olan efsaneleri, derleme metotlarına uygun bir şekilde sözlü kaynaklardan derlenmiş ve derlenen metinler üzerinde bilimsel çalışma yapmak gaye edinilmiştir. Bu çalışmada 80 efsane metni yer almaktadır.
Kitapta, ‘Giriş’ dışında ‘Üç Bölüm’ ve ‘Netice’ ile ‘Metinler’ bulunmaktadır. ‘Giriş’ kısmında, Elâzığ ili hakkında genel bilgiler verildikten sonra, efsane metinlerinin derlenmesi ve yazıya geçirilmesi hususlarında açıklamalar yapılmıştır. ‘Birinci Bölüm’de, efsane türünün kavram özellikleri ile, anlatmaya dayanan diğer türlerle münasebetleri incelenmiştir. Ayrıca Türkiye’de neşredilen efsanelere ait yayınlar tanıtılmış, daha sonra da Elâzığ efsanelerine ait çalışmalar gözden geçirilmiştir. ‘İkinci Bölüm’de ise, dünyada ve Türkiye’de yapılan efsane tasniflerinden bahsedildikten sonra, derlenen metinler, ‘kutsal’, ‘gerçek’ ve ‘olağanüstülük’leri bakımından incelenmiş; metinlerin, Anadolu-Türk Efsaneleri ve Türk dünyasında anlatılmakta olan diğer efsanelerle benzerliklerine işaret edilmiştir. ‘Üçüncü Bölüm’de incelenen 80 metinde yer alan motifler tespit edilmiştir. Çalışmanın ‘Netice’ kısmında ise, efsanelerin incelenmesi ile mukayesesinden elde edilen sonuçlar, ana hatlarıyla ortaya konmuştur.
1987 yılında yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu çalışma, 19 yıl sonra yayınlanabilmiştir. Elâzığ efsaneleri hakkında 1987 yılında sonra da pek çok neşriyat yapılmıştır. Bunlardan bazılarına, eserimizle ilişkisi nispetinde değinilmiştir. 1989-1997 yılları arasında hazırladığımız üç bildiri ile iki makale çevirisi de, yeniden ‘gözden geçirilerek’,  bu kitaba konmuştur.

************************************************************************************

Harput Hükümdarı Behramoğlu Balak
Lütfi PARLAK
            Manas Yayıncılık, 2006, s.317, Elazığ

Milletleri maziye bağlayan yaşadıkları tarihleridir. Onu unutanlar, bedelini ağır ödemişlerdir. Bizimle köklerimiz arasında bağlantı kurmak için geçmişimizi çok iyi bilmemiz gerekiyor. Lütfü Parlak’ın üç yıllık bir emek sonucu yayınladığı bu eseri, bahsi geçen görevi hatırlatmak içindir.
Tarihin her döneminde ikinci yurt olarak kabul ettiğimiz Anadolu’nun çok düşmanı olmuştur. İşte bu bilineni, gelecek kuşaklara hatırlatma görevi de eli kalem tutanlara düşer. Çubuk Bey’in fethettiği, Balak Bey’in Türkleştirdiği Harput ve yöresi, buram buram tarih kokar. Lütfi Parlak, işte varisi olduğumuz bölgenin fatihini bu eseriyle sizlere tanıtmak istedi.
Balak Gazi, bölgeye gelişinden Menbiç Kalesi kuşatmasında şehit oluşuna kadar hep Türk tarihine şan ve şöhret kazandırmak için çalışmıştır. Hatta kendi hayatını, milleti için feda etmiştir. Dolayısıyla kendisini şehit eden oka bakarak;
-“Bu ok bütün Müslümanları katletti.” demiştir. Çünkü o, Müslüman ordularının başkumandanıydı.
Bu eserle Balak Gazi’nin örnek tarafları okuyuculara sunulurken düştüğü gurur tuzağından kurtulamayışı da romanla verilmeye çalışılmıştır. Okuyucunun, bu tarihî vak’adan ibret alması istenmiştir.

 

************************************************************************************

Şiir Şiir Elazığ
(Elazığ-Harput Şiirleri Antolojisi)
R. Mithat YILMAZ
Manas Yayıncılık, 2006, s.439, Elazığ

 “Şiir Şiir Elazığ”, R. Mithat Yılmaz’ın yirmi yıllık derlemesinin ürünü. Alanında ilk ve tek. Bu kitapta toprağın, coğrafyanın, tarihin, kültürün, insanın şiirini okuyacak, şiire dönüşümünü göreceksiniz.
IX+439 = 448 sayfada 183 şairden on yedisi anonim olmak üzere Harput’la, Elazığ’la; Pertek ve Çemişgezek dahil ilçeleriyle ilgli uzunlu kısalı 339 şiir…
Şiir Şiir Elazığ’ı okuyup inceledikçe farkına varacaksınız ki,  toprağın vatan olmasında şairlerin az payı yokmuş. Onlar da, bu yurdun dağına taşına şiirden bayraklar dikerek bir büyük görev ifa etmişler. Kutlamak gerek…

 

 

 

 

************************************************************************************

Harputlu Şair Mustafa Sabri Efendi
Dr. M. Naci Onur
Manas Yayıncılık, 2007, s.191, Elazığ

 

          1870 yılında Harput’ta ( Elazığ) doğan Mustafa Sabri Efendi’nin 41 adet Osmanlıca şiiri, torunu Sayın Yılmaz Yalçındağ’dan temin edilmiştir. Mevcut bu şiirler üzerinde çalışan Dr. M. Naci Onur’un hazırladığı “Harputlu Şair Mustafa Sabri Efendi” isimli eser, Prof.Dr. İbrahim Kavaz’ın takdim yazısını takiben eseri hazırlayanın önsözü ile devam ediyor. 11. sayfadan itibaren “Mustafa Sabri Efendi’nin Hayatı, Edebi Şahsiyeti ve Şiir Yönü” üzerinde durulmuş, 29. sayfadan itibaren de şairin “Şiirlerinin Türk Harfleri ile Aslı ve Nesri” başlığı altında, şiirlerin asılları sol sayfalarda, nesirleri de sağ sayfalarda yer almıştır.
Her şiirin başında o şiirin vezni takti edilerek isimlendirilmiştir. Mustafa Sabri Efendi’nin Divançesi diyebileceğimiz şiir mecmuasında “İstiğfar” isimli 1 münacat, 5 kaside tarzında manzume, 4 murabba, 2 muhammes, 3 müseddes, 2 mersiye, 4 müstezad, 12 gazel, 3 tarih, 2 gazel tarzında şiirle birlikte beyitlerden ve dörtlüklerden teşekkül etmiş muhtelif manzumelerden oluşan toplam 41 adet şiir yer almaktadır.
Eserde, Mustafa Sabri Efendi’nin; Harput’un yetiştirdiği hassas kişiliğe sahip, nazım şekillerini iyi bilen, hayal gücü kuvvetli, bedbîn, karamsar ve aruza hakim, olaylar karşısında ilgisiz olmayan, bunlardan yola çıkarak sosyal içerikli şiirler vücuda getiren bir şahsiyete sahip olduğu kanaati uyanmaktadır.
Şair, Osmanlı dönemi şiir tekniği ve anlayışı ile Cumhuriyet dönemi şiir tekniği ve anlayışı arasında köprü vazifesi görmüştür. 1956 yılında vefat eden Mustafa Sabri Efendi’nin, önce yazdığı şiirler beşeri tarza ait iken, daha sonraları bunların ilahi tarza büründüğünü görürüz.
Eser 191 sayfadan ibaret olup, Elazığ’da 2007 yılında Manas Yayıncılık tarafından 1000 adet bastırılmıştır.

************************************************************************************

Elazığ İli Yer Adları Üzerine Bir İnceleme
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Şenel
Manas Yayıncılık, 2013, S.892, Elazığ

           “Elazığ İli Yer Adları Üzerine Bir İnceleme ” adlı eser, Manas Yayıncılık tarafından Ali Emîrî Efendi’nin aziz hatırasına ithafen yayınlanmıştır.
Son yıllarda, sosyal bilimlerin üzerinde önemle durduğu konulardan birisi de insan-tabiat-kültür ilişkisidir. Ancak, bütün ilim dalları bu ilişkileri ilmi sınırları içerisinde çözmeye ve yorumlamaya gayret eder. Konusu yer adlarını incelemek olan bilim dalının adı da Yer Adları Bilimi(Toponimi)dir. Dar anlamda, dil bilimin bir kolu olan ve genel anlamda özel adları inceleyen ad bilimin bir dalı olarak düşünülmektedir. Yer Adları Bilimi(Toponimi) dalında Türkiye dışında yapılan çalışmalar bir hayli yol almışken, Türkiye’de yapılan çalışmaların tarihi çok eski değildir. İçişleri Bakanlığı’nın 1967 yılında 7267 sayılı kanunla “ yabancı kökten geldiği ve iltibasa yol açtığı” gerekçesi ile 12.200 köyün adını değiştirmesi ve bu değiştirme komisyonunda tarihçilerden, türkologlardan ve bölgenin tarih ve ağız özelliklerini bilenlerden yeterince faydalanılmaması, zaten yeni başlamış toponimik çalışmaları ve tasnif denemelerini olumsuz etkilemiştir. Özellikle bazı yer adlarının bilinçsizce değiştirilmesi bu konuda ciddi problemler doğurmuştur.
Alanında, çalışma metodu olarak ilk ve tek olan bu çalışmada yazar, Elazığ ili yer adlarını incelemiştir. Titiz ve zor bir çalışmayla, 1/25.000 ölçekli 93 adet haritadan il sınırları içerisindeki yaklaşık 11.000 (ilçe, kasaba, köy, mezra, dere, tepe, dağ, mevkii, vb.) yer adı tespit edilirken, yerleşim birimlerinin nasıl adlandırıldığı, adların neye göre verildiği, adlardaki felsefe, Türk ad verme geleneği içerisinde Elazığ ili ve çevresi yer adlarının yeri ve önemi gibi ana konular incelenmiştir. Bunun yanı sıra Elazığ ili ve çevresi yer adlarının tespiti ve diğer yer adları ile mukayesesi, yer adlarının Türkçe bakımından oranı, yer adlarında meydana gelen gelişme ve değişmeler de gözler önüne serilmiştir.
Eserde yer adları 4 ana başlıkta toplanmıştır. 1 Yer adları 2. Su adları 3.Dağ adları 4.Diğer adlar. Tüm adlar 3 başlıkta incelenmiştir. 1.Köken bakımından 2. Yapı bakımından 3. Anlam bakımından.
Eserin sonuna eklenen sözlükte, yer adlarının hangi haritadan tespit edildiği görülmektedir. Farklı kaynaklarda yer adlarının anlamları ile ilgili derli toplu bilgilerin verildiği liste de oldukça önemli bir kaynaktır.
Yazarı tarafından doktora tezinin yeniden gözden geçirilmesiyle araştırmacıların istifadesine sunulan eser, yer adları konusunda Türkiye sınırları içerisinde yapılan ve yapılmakta olan pek çok çalışmaya kaynaklık edeceği inancındayız.

************************************************************************************

      Çaydaçıra Işığında Bir Ömür: Mustafa Turan
       Yurdal DEMİREL
       Manas Yayıncılık, 2014, s.338, Elazığ

Adı geçen eserin başında, Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Türk Halk Müziği Korosu'nun şefliği görevinde bulunan Dr. Mehmet ÖZBEK’in takdim yazıları bulunmaktadır. Kitap, Ön Söz, Kısaltmalar, Giriş ve Dokuz Bölüm den oluşmaktadır. Eserin sonunda Sonuç, Kaynakça, Ekler ve Fotoğraflar vardır.
Giriş bölümünde Elazığ’daki halk oyunları kültürü hakkında bilgiler verildikten sonra Elazığ’da bu kültürün gelişmesinde ve yaşatılmasında katkıda bulunan kişi, kurum ve kuruluşlar hakkında bilgi verilmiştir.
Birinci bölümde; Mustafa Turan’ın ailesi, çocukluk dönemi ve bu dönemin geçtiği mekânlar (Dişidi ve Iğıki köyleri), gençlik yılları ve orta öğretiminin sonuna kadar olan tahsil hayatı hakkında bilgi verilmiştir.
İkinci bölümde; Ankara’daki yüksek tahsili, buradaki dernek faaliyetleri ve memuriyetteki ilk yılları anlatılmıştır.
Üçüncü bölümde; Mustafa Turan’ın halk oyunlarına olan merakı, bu alanda yetişmesinde etkili olan kişiler, Devlet Halk Danslarının kuruluşu ve Mustafa Turan’ın buradaki faaliyetleri hakkında bilgi verilmiştir.
Dördüncü bölümde; devlet sanatçılığı unvanı günümüze kadar bu unvanı alanlar ve Mustafa Turan’ın bu unvanı alışı hakkında bilgi verilmiştir.
Beşinci bölümde; Mustafa Turan’ın resmi görevi dışında diğer kurum ve kuruluşlardaki sosyal faaliyetleri anlatılmıştır.
Altıncı bölümde; Mustafa Turan’ın emeklilik yılları, ailesi ve çocukları hakkında bilgi verilmiştir.
Yedinci bölümde; Mustafa Turan’ın yazın faaliyetlerini hakkında bilgi verilmiştir.
Sekizinci bölümde; Mustafa Turan’ın şahsiyeti hakkında bilgi verildikten sonra yakın dostlarının anlatımıyla onun hakkında yazılanlara yer verilmiştir.
Dokuzuncu bölümde; Mustafa Turan’ın gençlik yıllarında, tahsil hayatı ve çalışma hayatı sırasında unutamadığı kişiler ve onlar hakkında Mustafa Turan’ın düşüncelerine yer verilmiştir.
Sonuç bölümü, kaynakça ve ekler bölümünde; Mustafa Turan’ın devlet sanatçılığına dair belgeler ve bu olayın Elazığ basınında yansımalarına ait gazete kupürleri yer almaktadır. Fotoğraflar bölümünde ise Mustafa Turan’ın hayatının değişik dönemlerine ait geniş bir fotoğraf arşivi yer almaktadır.

************************************************************************************

Harputlu Divân Şâirleri
Dr. M. Naci Onur
Manas Yayıncılık, 2013, s.438, Elazığ

Dr. M. Naci Onur’un “Harputlu Divân Şâirleri”adlı eseri, Manas Yayıncılık tarafından Ali Emîrî Efendi’nin Aziz hatırasına ithafen yayınlanmıştır.
M. Naci Onur tarafından “Harputlu Divân Şâirleri” ismiyle 1988 yılındabirinci basımı yapılan eser, Divân şiiri tarzında yazan on şairin hayat hikayeleri ve şiirlerinden seçmeleri ihtiva etmekteydi. Ancak bunun yeterli olmadığı bilindiği için, geçen zaman zarfında yapılan araştırma ve çalışmalarla bu sayı kırk yediye çıkmış oldu.
Adeta iğneyle kuyu kazar gibi yapılan araştırmalar sonucunda, Harputlu olup da aruzla şiirler vücuda getiren şairlerin ilkinin 1563 yılında doğan Hasan Burhaneddin-i Cihangiri olduğu ve Harput’ta şiir ikliminin 16. Yüzyıldan itibaren başladığı neticesi ortaya çıkmış oldu. Böylece 16. Yüzyıldan 21. Yüzyıla kadar beş asır içinde yer alan Harputlu Divân şâirlerini biraraya getirerek; onların hayat hikayeleri, edebi şahsiyetleri ve şiirlerinden örnekler vererek antoloji tarzında bir eser vücuda gelmiş oldu.
Bütün bunlar yapılırken, muhakkak ki tarihi olaylara, coğrafyaya, cemiyetteki çeşitli hadiselere, mahalli yaşayış tarzına, kültüre ait çok geniş bilgiler ihtiva eden şiirlere rastlandı. Bu sebeple, bu çeşit şiirlerin sosyal alanda çalışacak bilim insanlarına ışık tutacağını tahmin ediyoruz.
Ele alınarak incelenen şairlerin bir kısmının geçmiş asırlarda, bir kısmının yakın zamanda vefat ettiği, bir kısmının da halen hayatta olduğu düşünülürse, hayatta olanlar hakkında daha geniş bilgi sahibi olunduğu gerçeği ortaya çıkar. Ancak vefat edenler hakkında da yeteri derecede bilgi te’min edilmiştir.
Bu eser,  ilkine göre çok genişletilmiş ikinci baskı niteliğinde olup, şu sıraya göre tanzim olunmuştur:
Yazarın özgeçmişi ile başlayan eser, önsöz ve Harput’un tarihi, kültürel ve sosyal yapısını ihtiva eden “sunuş” bölümünden sonra, şairlerin doğum tarihi en eski olandan başlamak üzere, en yeniye doğru bir sıralama yapılarak şahsiyetler ele alınmış, incelenmiş ve haklarında bilgi verilmiş, şiirlerinden seçmeler yapılmıştır.
Eserin sonuna da ”Kaynaklar ve Notlar” başlığıyla faydalanılan kaynaklar ile açıklanması gereken notlar konulmuştur. Bu tarzda hazırlanan “Harputlu Divân Şâirleri”isimli genişletilmiş ikinci baskısı yapılan bu eser ileride bu sahada çalışacaklar için faydalı olur düşüncesindeyiz.

************************************************************************************

Bizim Şehrin Divaneleri
Necati Kanter
Manas Yayıncılık, 2013, S.168, Elazığ

           “ Bizim Şehrin Divaneleri” adlı eser, Manas Yayıncılık tarafından Ali Emîrî Efendi’nin aziz hatırasına ithafen yayınlanmıştır.
“Ukala-yi Mecanin”den olan kişiler, yaşadıkları topluma ayna tutan deli görünümlü akıllılardır. Tarihe mal olmuş İbrahim Ethem’ler, Behlül Dana’lar ve Aynalı Babalar, hatta bir başka yönleri ile de tanıdığımız Neyzen Teyfikler, Rıza Teyfikler olduğu gibi, kadim Harput’un devamı olan ve Elazığ’ımızın halk kültürünün renkli simalarından, “Bizim Şehrin Divaneleri”nin de ibretli hikâye ve menkıbeleri günümüze kadar bütün canlılığı ile anlatılır.
Yarı belgesel olan bu araştırma çocukluk yıllarımdan bu güne değin çoğunu görüp bizzat konuştuğum ya da görme bahtiyarlığına ulaştığım kişilerdi. Anılarımda var olanı yazmaya çalıştım. Divaneliğin bütün vasıflarını üzerinde taşımayanlar olsa da, halkımızın gözü ile onlara bakmayı yeyledim.      

Delilerle veliler arasında bir ruh akrabalığı olduğu söylenir. Öyle olmasa da zahiren bize yansıyan budur. Tabi deliyi veli, veliyi de deli olarak nitelediğimiz, ya da tamamen öyle olduğunu düşündüğümüz sanılmasın. Elbette yazımıza konu olan bu insanların tümü “Ukala-i mecanin”den değildir. Her birinin ayrı bir özelliği ve güzelliği var. Onlar bizim şehrin rengiydi. Delisi de velisi de meczubu, mecnunu ve divanesi de bizim insanımız. Şayet bu güzel insanların ruhlarını incittiysem yine onların yüksek müsamahalarına sığınıyorum ve Cenabı Allah’tan af diliyorum.

************************************************************************************

Mitopoetik Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Mitat Durmuş
Manas Yayıncılık, 2010, s.160, Elazığ

Destanlarımızı nazma çekerek destanlaşan şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu üzerine yapılan bu çalışmada; şairin hayatı, eserleri ve şiirlerinin tematik bakımdan incelemesi yapılmıştır.
Bu çalışmanın en önemli yanı, “Destan Şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu” üzerine 1994’te yapılan ilk çalışma olmasıdır. Prof. Dr. İnci Enginün’ün Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri isimli makalesinde dile getirdiği şu acı itirafı Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu açısından da dikkatle okumak gerekir. “Cumhuriyet dönemi şiirini tasnife çalışırken henüz çok yakınınızda olan ve zamanın tasfiyesine uğramamış şairleri gruplandırmakta güçlük çekiyoruz. Çeşitli zevk ve dünya görüşlerinin, çok geniş çevrelerce okunmasalar da, ısrarla şair diye tanıtmaya çalıştıkları şahısların sayısı çoktur. Daha önceki devirlerin, eş dost tarafından düzenlenen antolojilerine girmeyi başaran şairlerini, zaman nasıl tasfiye ettiyse, Cumhuriyet dönemi şairleri arasında yer alanların birçoğu da aynı akıbete uğrayacaktır. Bu günlerden ileriye belki on, on beş şair kalacaktır.” (Türk Dili Dergisi, Türk Şiiri Özel Sayısı IV, S.481-482, Ocak-Şubat 1992, s.565-566)
Edebiyat tarihlerimizde ve antolojilerimizde çeşitli edebiyat dışı sebeplerden dolayı adına yer verilmeyen Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, milli duyarlılığa ihtiyaç duyulan her dönemde kendisinden bahsettirecektir.  Mitopoetik Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu isimli eser, Gençosmanoğlu’nun edebiyat tarihimizde yerini almasını sağlayacak olması açısından da son derece önemlidir.
Çalışmanın ön sözünde yazar Mitat Durmuş, eserin bir lisan tezi olduğuna vurgu yapmış olmakla birlikte, bu çalışma lisans tezi sınırlarını aşan bir nitelik taşımaktadır. Bu açıdan, lisans tezi çalışmalarında biyografik çalışma yapan tüm araştırmacılara salık verilebilir.

************************************************************************************

Şairler Kardeştir
Reşat GÜNDÜZ
           Manas Yayıncılık, 2005, s.100, Elazığ

 

Reşat Gündüz, başından beri yazmış olduğu şiirlerini “Şairler Kardeştir” adı altında bu kitapta topladı. Gündüz, mütevazı ve şiirde hiç de öyle iddiası olmayan bir şair. Onu hiç kimse şiiriyle övünürken, büyük şair havalarında görmemiştir.
Neler yazmış Reşat Gündüz? Hangi konularda yazmış?
Neler yazmamış ki, hangi konuda yazmamış ki!..
Bizim için hiç de ehemmiyeti olmayan konular, Gündüz’ün kaleminde şiire dönüşmüş, şiir olmuş. Sıradan olaylar, basit hadiseler, hatta şiirin dışında görebileceğimiz konular bakıyorsunuz, Reşat Gündüz’ce önemsenmiş ve şiirsel bir ifadeye bürünmüş. Bu kitapta Harput’un, Harputlunun, bunun da ötesinde yurdun muhtelif yer ve yöresinden birçok insanın şiirini okuyacaksınız. Mahallî ve millî düzeyde olayların şiirini… İsterseniz bu kitaba bir hatıralar güldestesi de diyebilirsiniz.

 

 

************************************************************************************

Yazı Hayatının 60. Yılında Şükrü Kacar Armağanı
Haz: R.Mithat YILMAZ, M. Şener BULUT, Recep BAĞCI,
Hasan ÖZÇAM, Bedrettin KELEŞTİMUR, Mustafa ÖZ
Manas Yayıncılık, 2005, s.288, Elazığ

“Yazı Hayatının 60. Yılında Şükrü Kacar Armağanı” bir vefa kitabı. Bu ülke için, bu ülkenin insanı için 60 yıl kalemle kelâm sohbeti yapan  bir yazara küçük bir geri ödeme. “Sen, çok daha fazlasına layıksın; ama bizden şimdilik bu kadar… 290 sayfalık bir kitap; lütfen kabul buyurun…”
Şükrü Kacar Armağanı, Kacar Hoca’nın hayat hikâyesiyle başlayıp, hatıralarıyla, hakkında yazılanlarla, bugüne kadar yazdıklarının bibliyografyasıyla, eserlerinin edebî değerlendirmeleriyle, yazı ve şiirlerinden örneklerle sürüp giden bir kıymetli eser. Hazırlayıcı olarak her ne kadar yedi kişinin adı geçiyorsa da, belli ki bu kitap bütün Elazığlıların gönlünden kopup gelen bir teşekkür gibi. O kadar çok insanın imzası var ki sayfalarında çünkü… Şükrü Kacar’la ilgili görüşler, hatıralar, duygular; daha neler neler…
Bu armağan eser hazırlandıktan sonra Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti, Elazığ Musiki Konservatuarı Derneği, Nurhak gazetesi ve Manas Yayıncılık’ın işbirliği ile 13 Mayıs 2005 tarihinde, “Yazı Hayatının 60. Yılında Şükrü Kacar” adı altında şehrin kültür hafızasında iz bırakan  bir program  da gerçekleştirilmişti.

 

************************************************************************************

Şair ve Şölen Süleyman Bektaş
Doç. Dr. Tarık Özcan
Manas Yayıncılık, 2014, s.537, Elazığ

Süleyman Bektaş, şiir kültürü bakımından donanımlı bir şairdir. Ancak şiir muhitinden uzakta yaşaması ve bohem yaşama tarzı, onu tanınmış bir şair olmaktan alıkoymuştur. Bu çalışma, yıllarca bir kenarda unutulmuş olan Harput’un kayıp şairi Süleyman Bektaş’ın Cumhuriyet dönemi Türk şiirindeki yerini alması adına önemli bir çalışmadır. Hayatına ve sanatına dair yapılan sorgulamaların yanı sıra hiçbir yerde yayımlanmamış iki yüze yakın şiirini geleceğe bırakmak adına da bir o kadar önemlidir. Dil ve üslûp bölümünde yapılan çözümlemeler onun güçlü şair kişiliğinin en önemli örnekleridir.
Şair ve Şölen’i okudukça sadece bir trajediye şahit olmakla yetinmeyeceğiz; aynı zamanda, güçlü bir şairin kendisini var etmek adına sanat yolunda giriştiği büyük mücadeleye de şahit olacağız. Süleyman Bektaş, hayatta yitirdiklerini şiirin dünyasında bulmaya çalışan ender şairlerimizden birisidir. O’nun şiiri modern öğeler içeren kapsamlı bir şiirdir.
Fırat Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Tarık Özcan tarafından yazılan Şair ve Şölen Süleyman Bektaş adlı bu eser Manas Yayıncılık tarafından yayınlanmış ve 07 Mart 2014 tarihinde Elazığ’da düzenlenen Harput’un Kayıp Şairi Süleyman Bektaş faaliyeti kapsamında eserin tanıtımı gerçekleştirilmiştir.

************************************************************************************

  
Mor Gölge
Tamer Kavuran
Manas Yayıncılık, 2011, s.105, Elazığ

Tamer Kavuran’ın ilk şiir kitabıdır. 1990 yılından 2010 yılına kadarki yazmış olduğu şiirlerin bir kısmını içermektedir.
Kavuran şiiriyle ilgili çok önemli bir tespitimizi söylemeye sıra geldiğinde; deriz ki; Tamer Kavuran’ın şiiri “renkli” bir şiirdir. Onun şiiri adeta bir renkler meşheri, renk cümbüşüdür. Bunda ise zannımızca, önce annesinin resimle olan ünsiyeti, sonra da kendisinin ressam oluşunun büyük etkisi vardır. Renklerle duygularını ifade etmek şairin kolayına gitmiştir. Ama bu da sanmayın ki o kadar basit bir iştir.
Bu renklerin dökümüne gelince; turuncu, gri, yeşil, mavi, mor, beyaz, siyah, sarı, kızıl, lâ’l, kahverengi, pembe.
Elimizdeki şiirlerinde şair bu renkleri muhtelif şekillerde tam 68 defa kullanmıştır. Buna renk ve boya kelimelerinin türevleri dâhil değildir. Dört şiirinin (Sarı, Haykırış Gri  Gölgelere, Mor Gölge, Mor Fırtına) başlıklarında geçen renkler de dâhil değildir. Onun şu şiirine bir göz atalım;
“beyazlar/yangınlar içinde/kül içinde/turuncuya takılmış maviler içinde/ve dünya/ve ay/ve yıldızlar/ve ben/siyahlarda yüzen sarılar içinde/beraberlik griler içinde/ve sen/rüyalar içindesin”
Şairin en çok kullandığı renk siyahtır. Hiç kullanmadığı ise kırmızı. Kırmızı, şiirde aşkın ve şiddetin mazmunudur. Oysa Kavuran şiirinde aşk ve kendisinden kaynaklanmasa da şiddet vardır. Ama o, bu mısralarda, hislerini başka renkler ve kelimelerle ifade etmeyi seçmiştir.
Bilmem farkına vardınız mı?
Tamer Kavuran şiiriyle ilgili diyeceklerimizi kısaltarak kestirmeden demek gereğini duyduk. Üstelik diyeceklerimizin birçoğu da kaldı.

************************************************************************************

İkindi Işığı
Tarık ÖZCAN
            Manas Yayıncılık, 2005, s.96, Elazığ

 

İkindi Işığı’ndaki şiirlerinde şair, daha çok aşk, hüzün ve yalnızlık temalarını ön plana çıkarıyor. Türkçe’yi bir şiir dili olarak ortaya koyuyor. Kurumakta olan dostluk, sevgi ve hüzün gibi insan duyarlıklarını bilinçli bir biçimde işliyor. Birbirinden farklı özgün imge düzeniyle Türkçe’yi çoğaltmak ve zenginleştirmek onun en büyük hedefi gibi görünüyor. Kitabın baş tacı; tükenmeyen Türkçe sevgisidir. “Şairin Sevdası”ndaki şu mısralar bunun delilidir:

Yeni bir sevdayı kuşanmış şair,
Yorgun bir gül ikliminde.
İkindiler akşama yol verir;
Dudaklarında kehribar günler.

Yüreğinin sesi beyaz bir mısra.
Tebessüm süzülen Türkçe’sinden nur.
Açmamış bin bahar saklı dilinde.
Şairin şiirinde beş vakit huzur

************************************************************************************

Kördüğüm
Doç. Dr. Tarık Özcan
Manas Yayıncılık, 2013, S.80, Elazığ

“Kördüğüm” adlı eser, Manas Yayıncılık tarafından Ali Emîrî Efendi’nin aziz hatırasına ithafen yayınlanmıştır.
Var olanlar, özünü bir biçimle ortaya koyduklarına göre biçim, varlığın özünde önemini daima koruyan bir ilkedir. Her varlık, kendisini bir biçimle ifade eder. Bunun için biçim,  varlığı tanımlayan ve onun dinamik sükûnetini kendi içerisinde barındıran ilke olarak cazibe merkezidir. Çünkü her varlık, kendi biçimiyle özgündür ve tektir. Yeryüzünde başka bir karşılığı da yoktur.
Kördüğüm’le şair, kendi tekliğini ortaya koyarak doğduğunu, yaşadığını ve hissettiğini ifade etmek istiyor. Çünkü şair, varlığının bütünüyle yitip gitmesine katlanamaz. Bu dileği, Türkçeye olan hayranlığını parlatmış. Şahsının ve milletinin varlığının Türkçeyle yaşayacağına olan inancıysa diline büyük bir tutkuyla bağlanmasına yol açıyor.
Kördüğüm kitabı, insanın kendisi ve diğer varlık alanlarıyla bir türlü gerçekleştiremediği kör ve sağır ilişkileri üzerine oturtulmuş. İlk on şiir, bunu toplumsal düzeyde irdelerken diğerleri, meseleyi daha çok evrensel insanın çıkmazları şeklinde ele almaktadır. Dikkatlice bakıldığında çözüm için şairin gizli bir dil geliştirmeye çalıştığı görülecektir. Bu dil aşkın, sevginin ve acının ortak dilidir. Bunların yanı sıra göze batan en önemli şeyse şiirin ve şairin dilidir.
Kitaptaki şiirleri okuduğunuzda, Doç.Dr. Tarık Özcan’ın bu dili nasıl ustaca kullandığını göreceksiniz.

************************************************************************************

     Tarık Tahiroğlu’nun Hâtıralarıyla Elaziz’den Elazığ’a
Yurdal Demirel
Manas Yayıncılık, 2007, s.416, Elazığ

Hâtıra kelimesi, Arapça “aklına gelmek, hatırlamak, içine doğmak” anlamlarına gelen, hutûr kökünden türemiş bir kelimedir. Hâtırat kelimesi ise hâtıra kelimesinin çoğuludur. Hâtırat, bir kişinin (bu kişi, bilim, sanat, politika, askerlik….vb. herhangi bir alanda ün yapmış birisi olabileceği gibi, sıradan biri de olabilir) yaşadıklarını veya ömrünün herhangi bir dönemini meydana gelen önemli olay ya da durumlarıyla birlikte gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattığı eserlerdir. İnsanlar, unutma korkusundan kurtulmak, kişinin kaybolup gitmesine gönlü razı olamayacağı bir gerçeği ortaya koymak, yazma alışkanlığı içinde bulunmak, birlikte yaşadığı kişilerden kimilerine karşı duyduğu hayranlığı belirtmek, tarih ve kamuoyu karşısında hesaplaşmak, pişmanlık duygularını anlatarak rahatlamak, bir çeşit günah çıkarmak, deneyimlerini gelecek kuşaklarla paylaşmak, siyasal hasımlarını kötülemek ya da kendini savunmak ve ölümsüzlük arzusu gibi nedenlerden dolayı hâtıralarını kaleme alırlar.
Tarık Tahiroğlu, 1924 yılında Elazığ’da doğdu. İlkokul ve ortaokulu Elazığ’da liseyi yatılı olarak İzmir’de okudu. Gerek ilk tahsili gerekse orta tahsili sırasında kendini en iyi şekilde yetiştirdi. Üniversite tahsilini Yüksek Mühendis Mektebi’nde yaptı. Tarık Tahiroğlu, yüksek tahsilini başarıyla tamamladıktan sonra inşaat mühendisi olarak devlet hizmetine girdi. Karayolları Genel Müdürlüğü, Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü, Ereğli Demir Çelik Fabrikası, TÜBİTAK İnşaat Dairesi ve TÜBİTAK Elektrik İşleri Etüd Dairesi’nde hem inşaat mühendisi hem de yönetici olarak başarıyla hizmet verdi. Emekli olduktan sonra da Suudi Arabistan Devleti Karayollarında ve ALARKO Şirketi’nde başarılı hizmetlerine devam etti. Şu anda ailesiyle birlikte Ankara’da mütevazı bir şeklide yaşamını sürdürmektedir.
Bu çalışma, Tarık Tahiroğlu’nun hayatı ve hâtıraları giriş ve üç bölümden meydana gelmektedir.
Giriş bölümünde Elazığ’da hâtırat yazma geleneği konusu anlatılmıştır. Bu bölüm yazılırken elinizdeki çalışmadan önceki yıllarda ilimizde yapılan hâtırat tarzı çalışmaların ve Elazığlı yazarların yaptıkları hâtırat çalışmalarının genel bir incelenmesi yapılmıştır.
Birinci bölümde, Tarık Tahiroğlu’nun hayatı ve şahsiyeti ele alınmıştır. Tarık Bey, yaşayan bir şahsiyet olduğu için bu bölüm hazırlanırken genellikle onunla yaptığımız röportajlarda verdiği bilgilerle hazırlandı. Bölüm hazırlanırken Tarık Bey’in dedeleri hakkında bilgi verdikten sonra, tahsil hayatı, meslek hayatı ve şahsiyeti hakkında bilgiler verildi.
İkinci bölümde, Tarık Bey’in 1928-1938 tarihleri arasındaki Elazığ’da geçen çocukluk yıllarına ait hâtıraları anlatıldı. Bu bölümde yer alan bilgiler Tarık Bey ile 2005 Temmuzunda yaptığımız röportajlardan meydana gelmektedir. Burada Tarık Bey’in anlattıklarına dokunulmadan olduğu gibi verildi.
Üçüncü bölüm, Tarık Bey’in hâtıralarında geçen kişilerin anlatıldığı Kim Kimdir? Bölümüdür. Bu bölüm hazırlanırken isimler alfabetik sıraya göre verilmiştir. Burada isimlerim yanında yer alan ilk parantez içinde soyadları ikinci parantez içerisinde ise hâtıratta geçtiği şekli ile verilmiştir. Bazı şahsiyetler soyadı kanunundan evvel vefat ettikleri için onların soyadları verilmemiştir. Bu bölümü hazırlarken hâtıratta geçen bütün şahıslara ulaşma imkânı olmadı. Burada yer almayıp hâtıratta yer alan bazı şahısların ise yakın akrabalarına ulaşılmış ise de bu kişiler bizlere bilgi vermekten kaçınmışlardır. Bundan dolayı bazı kişilere ulaşılamamış, bazılarının da yakın akrabaları bizlere bilgi vermemişlerdir.
Sonuç bölümünü takiben kaynakça ve kaynak kişiler bölümleri yer almaktadır. Tarık Tahiroğlu’nun 1929–1938 yılları arasındaki hâtıralarında;
1- Yaklaşık on yıllık bir dönemine ait verdiği bilgilerle Elazığ’ın eğitim cephesini (ilkokullar, ortaokul, Muallim Mektebi, öğretmenler, bir öğrenci gözüyle okul günleri…vb konular),
2- Yine on yıllık bir dönemine ait verdiği bilgilerle Elazığ’ın sağlık cephesini (doktorlar, hastaneler, eczaneler ve eczacılar, sağlık hizmetleri… vb konular),
3- Elazığ’ın bu döneme ait kent yapısını (evler, sokaklar, caddeler, çarşılar… vb. ),
4- Elazığ’ın sosyal yaşantısı ve sosyal yapısını (komşuluk ilişkileri, çarşı-Pazaryerlerindeki yaşantı, bazı örf ve adetler, güz hazırlıkları, yemek kültürü… vb. konular),
5- Elazığ’ın ekonomik cephesini (ticaret, meslek, çarşı-pazarlar, esnaflar, tüccarlar, ticarî ilişkiler, komşu illerle olan ticarî ilişkiler… vb.) bulabilirsiniz.

************************************************************************************

Bulutoğulları
Yurdal DEMİREL
Manas Yayıncılık, 2006, s.88, Elazığ

Aile tarihi araştırmaları, ülkemizde yeni yeni gelişmeye başlayan bir alandır. Bugüne kadar yapılan araştırmaların sayısı parmakla sayılacak kadar azdır.
Bu eser, bu yönüyle yapılacak çalışmalara bir bakıma örnek teşkil edecek bir çalışma olup Elazığ ve çevresinde sosyal tabakalaşmada önemli bir yere sahip olan Bulutoğulları ailesine dair bir aile tarihi araştırmasıdır.
Bulutoğulları adlı kitap iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Bulutoğulları’nın aile tarihi, mensubu bulunduğu aşiret, ailenin yerleşim yerleri ve aile büyükleri hakkında bilgi verilmektedir.
İkinci bölümde ise aileye ait şecereler yer almaktadır.

 

 

 

 

************************************************************************************

Pulutlu Halil Efendi Hayatı ve Hatıraları
Yurdal DEMİREL
            Manas Yayıncılık, 2006, s.402, Elazığ

 

Elazığ, Milli Mücadele yıllarında düşman işgaline uğramamış illerimizdendir.. İşgale uğramamış olmasına rağmen Milli Mücadele tarihinde Ali Galip ve benzeri önemli olaylara sahne olmuştur. Yine bölgede meydana gelen bazı olaylar Elazığ’da da sıcak gelişmelerin meydana gelmesine sebep olmuştur.
Pulutlu Halil Efendi, mücadele yıllarında Elazığ ve çevresinde meydana gelen bu sıcak gelişmelerin hepsinde yer alan bir siyasetçi, lider, kişi veya kişilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Pulutlu Halil Efendi 1912-1925 yılları arasında yaşadıklarını hatıralarında toplamıştır.
Bu kitapta Milli Mücadele yıllarının Elazığ ve çevresinde önemli şahsiyetlerinden biri olan “Pulutlu Halil Efendi’nin Hayatı ve Hatıraları” dört bölüm altında incelenmiştir.
Birinci bölümde Pulutlu Halil Efendi’nin hayat hikâyesi geniş bir şekilde ele alınmıştır. İkinci bölümde bu hatıraların bir değerlendirmesi yapılmıştır. Üçüncü bölümde ise Pulutlu Halil Efendi’nin Hatıralarını Osmanlıca’dan Latin harflerine transkribi yapılmıştır. Dördüncü bölümde hatıratta geçen şahıslar hakkında okuyucuya bilgi verilmiştir. Ekler bölümü kitaba görsel zenginlik kazandırmıştır

************************************************************************************

 

Harput Ağzı
Doç. Dr. Zülfi Güler
Manas Yayıncılık, 2012, S.178, Elazığ

“ Harput Ağzı” adlı eser, Manas Yayıncılık tarafından Ali Emîrî Efendi’nin aziz hatırasına ithafen yayınlanmıştır.
Harput, bu günkü Elâzığ şehir merkezinin kuzeyinde Aslan dağlarının üzerine kurulmuş, birkaç tarihi kalıntısı olan eski bir şehir. Harput sadece yazın sıcak akşamlarında, cuma namazı vakitlerinde ve bir cenaze götürüldüğünde kalabalık olur; sair zamanlarda tenhadır; ama büyük bir mezarlığı vardır. Yani Harput'ta yerin altındakiler üstündekilerden kat kat fazladır. Bu ruh büyüklüğüyle Harput, eski mezrası olan bu günkü şehre tepeden bakar. Harput, yaz aylarında serin ve şen bir mesire mahalli, bir gezinti yeri olmaktan çok, - kitabın konusu itibarıyla- Türk kültürünün ve folklorunun bir bölümünün merkezidir. Bu bakımdan, "Harput folkloru", "Harput ağzı" sözleri dar bir çevreyi ifade etmez.           
Harput ağzı, sadece eski Harput'ta değil, Elâzığ şehir merkezindeki yerli halkın, merkez köylerin yerli halkının konuştuğu Türkçedir. Bu ağız, Ağın, Keban, Sivrice ve Maden'de, ayrıca Pertek, Çemişgezek, Sağman, Hozat, Eğin, Kemaliye, Arapkir'de de -bazı farklılıklar görülmekle beraber- konuşulmaktadır.    
Harput, çok zengin bir sözlü folklora sahiptir. Bu kültürde her aşk üzerine, yüreklerde iz bırakan her delikanlıya, her güzele, her güzelliğe bir türkü yakılmış; duyulan, görülen, hissedilen her şeye bir mani söylenmiş; duygu ve düşünceler, düz sözler yerine hep atasözleriyle, deyimlerle, güzel ve anlamlı bir biçimde ifade edilmiştir. 
İşte bu sözlü folklorun kaynağı olan Harput ağzı bu gün gitgide kayboluyor, daha doğrusu değişiyor. Bu hızlı değişimin ya da kayboluşun sebeplerini, iç göç, eğitim ve yayın vasıtaları, teknik gelişme ve değişmeler vs. olarak belirtmek mümkündür.
Kaybolmaya başlayan Harput ağzını hiç olmazsa kitap içinde korumak amacıyla yazılan ve ilk baskısı 1992’de yapılan bu kitabın, Harput kültürünün ve ağzının değişmesini durdurması ya da yavaşlatması mümkün değildir. Ama dil ve folklor unsurları yönünden zengin olan bu kitabın, okuyanlara Harput ağzını sevdireceğine inanıyorum; Harput kültürünü ve Harput ağzını meraklılarının ve okuyanların ağzında bir müddet daha yaşatacağını umuyorum. Harput ağzı mutlaka değişecek, gitgide belki kaybolacak; benim duam ve umudum odur ki hiç değilse bu kitabımın içinde ebediyen hayat bulsun. 

YEMEK KÜLTÜRÜ

MÜZİK KÜLTÜRÜ

BÖLGE TARİHİ

BÖLGENİN TURİZMİ

TANINMIŞ SİMALAR

COĞRAFİK YAPISI

 

 

Yöresel yemek tanıtımları ve tarifleri Yöreye ait musiki ve ezgilerin tanıtımı Bölgenin geçmişi ve yansıyan yönleri Bölgenin coğrafik yapısı ve tarihi Harput'a emeği geçenler Yer altı ve üstü zenginlikleri  
Yemeklerin yöresel tanıtımı Yöreye ait müzik aletleri ve tanıtımı Etnik, dini ve etnografik geçmişi Kış ve yaz turizmi Harput'un manevi büyükleri Bölgedeki endemik bitki ve hayvanlar  
  Halk oyunları ve yöresel kıyafetler Dil kökleri ve gelişimi   Tanınmış kişilerle yapılan röportajlar Bölgenin coğrafik konumu  
             
Copyright © Harput Uygulamave Araştırma Merkezi  2014 Tüm Hakları Saklıdır. Editör : Ahmet Melih AŞAN --- Web Tasarım : Mehmet ERÖZKAN